5-Hidroksitriptamin olarak da bilinen serotonin, pineal bez, sindirim sistemi, merkezi sinir sistemi ve trombositte bulunan bir hormondur. Formülü, 10 H 12 N 2 O’dur. İlk defa İtalyan Vittorio Erspamer tarafından 1935 yılında bulunmuştur.
Serotonin Hormonu Nedir?
Serotonin bir nörotransmiterdir. Beyin hücre nöronları arasındaki kimyasal link ve beyinin değişik parçalarının birbirleriyle iletişim kurmasında işlev gören önemli bir kimyasaldır. Serotonin düzeylerindeki azlık veya çokluk, doğrudan depresyon, saldırgan davranış, anksiyete ve ağrıya çoğalan duyarlılık şeklinde tezahür eder.
Beyindeki tek nörotransmitter değildir ve özellikle beyin kökü ve orta beyindeki nöronal yollarda bulunur.
Psikiyatrik tıp, serotoninin beyindeki faaliyetlerinden çok etkileniyor olsa da, vücudun toplam serotonin seviyesinin sadece %2 si beyinde bulunur. Bundan başka bağırsak mukozası ve kan hücrelerinde bulunur. İnsan bedeninin toplam serotonin miktarının yaklaşık %80’i bağırsak hareketlerini düzenlemek için, bağırsak mukozasındaki enterokromafin hücrelerde yerleşmiştir.
Genelde, düşük serotonin düzeyleri, insana karışıklık, anksiyete, depresyon, uyku bozuklukları gibi haller yaşatan hormon değişikliğine neden olur. Öte yandan, yüksek serotonin düzeyleri de, insanın iyi anlamda “garip” davranabileceği bir ruh haline sebep olabilir.
Etkileri Neler?
İnsan beyninde, bir çok değişik nörotransmiter tipleri mevcuttur ve serotonin sadece bir tanesidir. Tüm bu nörotransmiterlerin spesifik rol ve fonksiyonları vardır ve bazıları mental fonksiyonlardan sorumludur. Dopamin, norpinefrin ve serotonin bunlardan sadece bir kaçıdır.
Serotonin, öğrenme, ruh hali, uyku ve damar büzülmesi konularında önemli roller oynar. Uzmanlar, serotoninin, anksiyete, migren, kusma ve iştah ile de ilgili olduğunu söylüyorlar.
Serotoninin birden fazla fonksiyonu olduğu tespit edilmiştir ve serotonin tarafından kontrol edilen önemli fonksiyonlardan bazıları, uyku, beden ısısı düzenlemesi, cinsel davranışlar, iştah, öğrenme, hafıza, endokrinal fonksiyonlar, anksiyete, depresyon, kas fonksiyonları ve kardiyovasküler fonksiyonlardır. Çalışmalar, depresyon sorunu yaşayan insanlardan alınmış beyin-omurilik sıvısı ve beyin zarı örneklerinin azalmış serotonin metabolitleri taşıdığını göstermektedir.
Beyin kökünün orta yolunun derinliklerinde yer alan nöronlarda bulunan serotonin doğrudan ve dolaylı yollarla bir çok beyin fonksiyonlarıyla etkileşim içindedir. Beynin dışında, serotonin endokrin sistem, kalp ve kas fonksiyonuna etki eder.
Serotoninin duygusal algıda etkili olduğu bulunmuştur. Bu gerçek, otizm ile ilgili semptom ve bulgularla desteklenmiştir. Otistik çocuklar, gereğinden fazla serotonin salgılarlar, ama beyinleri fazla hormonu hem sentezleyemez hem de doğru yerde işlemesini sağlayamaz.
Tıbbi araştırmalar, erkek vakaların kadınlara oranla , beyinleri %50 oranında daha fazla serotonin salgıladığını göstermiştir, bu da onların sık yaşadığı mental durum sorunlarını açıklar. Aynı zamanda, kadınların serotonin düzeyleri, onların, mensturasyon, doğum ve menopoz gibi özel durumlarından etkilenmektedir.
Serotonin Eksikliği Belirtileri
Karamsarlık, sinirlilik, endişe, bunalım, fobiler, obsesif kompulsif eğilim, öfke kontrolsüzlüğü, uyku sorunları, baş ağrısı, sırt ağrısı ve fibromiyalji gibi kronik ağrılar, düşük benlik saygısı, intihar düşünceleri.
Serotonin Düzeyini Azaltan Faktörler
•Stres
•Demir, kalsiyum, magnezyum, çinko, B3, B6, folik asit ve C vitamini eksikliği
•Triptofan eksikliği
•Yetersiz güneş ışığı
•Yetersiz uyku
•İnsülin direnci
•Progesteron eksikliği
•Genetik serotonin reseptör anormallikleri
•Beyin kan akımı bozuklukları
Serotonin Sendromu
Serotonin Sendromu, vücutta yüksek serotonin düzeylerini depolayan ilaçların kötüye kullanımı sırasında ortaya çıkan durumdur. Vücuttaki serotonini düzenlemek için alınan ilaçların yanı sıra diğer ilaçlarla birlikte alındıklarında, serotonin düzeylerini karıştırabilirler. Tabii, bu hastalık, doktorun öngördüğü dozun üstüne çıkıldığında da baş gösterebilir.
Serotonin Sendromu semptomları arasında, ateş, kontrol dışı kas spazmları, ataksi, ajitasyon, karmaşa, hipomani, terleme, hiperaktif refleksler, taşikardi, titreme sayılabilir. Şiddetli serotonin sendromu, kas yıkımına sebep olur. Kas yıkımında, mioglobin denen kaslardan açığa çıkan toksik maddeler , rabdomiyoliz adlı şiddetli böbrek hasarına yol açar. Serotonin Sendromu’nda böbrek hasarı ölüme kadar götürebilir. En şiddetli vakalarda, serotonin sendromu, nöbet, düzensiz kalp atışı ve bilinç kaybı görülmüştür.
Serotonin İlaçları
Serotonini yükseltmek için en yaygın olarak kullanılan ilaçlar, selektif serotonin gerialım inhibitörleri olarak da bilinen SSRI’lerdir. SSRI’ler, beyindeki sinir hücreleri tarafından serotonin geri alım ya da geri emilimi bloke eden, beyine daha fazla serotonin bırakan ilaçlardır. 5HT1 agonistler denen Triptanlar, serotonin üretimini canlandırır, ağrı aktarımında rol oynayan diğer nörotransmiterlerin açığa çıkmasını bloke eder. Triptanlar, serotonin alıcı agonisti olarak bilinen ilaç sınıfındandır ve migren tedavisinde kullanılırlar. Triptanlar, beynin içinde serotoni etkilerler,
ara sıra, hastalarda serotonin çoğalmasına neden olabilirler.
Diğer tedavilerden biri, monoamin oksidaz inhibitörü ya da MAOI’lerdir. Monoamin oksidaz, serotoninin parçalanmasındana sorumlu enzimdir. Serotonini parçalayan enzim miktarını azaltmak, nöronları canlandırmak için serotoninin ihtiyacı olan zamanı çoğaltır.
Serotonin Doğal Yollarla Nasıl Artırılır?
•B6 vitamini
B6 vitamini esas anlamda düzenli serotonin üretiminden sorumludur. Triptofan da aynı zamanda serotonin üretiminin kilit noktasıdır. Bu yüzden triptofan ve vitamin bakımından zengin besin ve vitaminleri diyetinize eklemek önem taşır. Triptofan, doğal olarak bulunan; süt, yumurta ve et gibi bir çok besinin parçası olan bir amino asittir.
•L-triptofan
L-triptofan, esansiyel aminoasit olarak sınıflandırılır, çünkü vücudunuzdaki diğer maddelerden üretilemez, sadece diyetle birlikte sağlanabilir. L-triptofan, beyinde ve gastrointestinal duvarındaki özel hücreler içinde iki aşamalı bir süreçte, serotonine dönüştürülür. Ek olarak, triptofanı serotonine dönüştürebilmek için, B6 vitamini ve çinko gibi vitamin, mineral gerekmektedir.
•Inositol
Inositol, belirli beyin kimyasallarının üretiminde gereken doğal bir maddedir. Bir çok küçük çaplı çalışma, depresyonlu insanların, sağlıklı olanlara göre, beyin omurilik sıvısında ınositol düzeyinin düşük olduğunu göstermiştir.
•SAMe
S-adenosylmethionine (SAMe), beyinde doğal olarak ortaya çıkan ve serotonin metabolizmasında önemli bir rolü olan doğal kimyasaldır ve beyinde serotonin düzeyini yükselterek, depresyon semptomlarını iyileştirmeye yardımcı olabilir.
•5-HTP
5-hydroxytryptophan (5-HTP), vücudun triptofandan ürettiği bir kimyasaldır. Triptofan, 5-http ye dönüştükten sonra, başka bir kimyasal olan serotonine dönüşür. Bazı küçük çalışmalar, orta dereceli depresyonlarda, 5-HTP’nin belirli antidepresanlar kadar çalışabildiğini göstermiştir. 63 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, 5-HTP’nin etkileri fluvoxamine (Luvox) ile karşılaştırılmış ve sonuçta, 5-HTP alanların, en az Luvox alanlar kadar iyi oldukları gözlenmiştir.
•Omega-3
Araştırmalar, şiddetli depresyon yaşayanların kanlarındaki omega-3 düzeyinin düşük olduğunu göstermiştir. Çalışmalar aynı zamanda, omega-3’ün serotonin de dahil olmak üzere beyin fonksiyonlarını etkilediğini göstermiştir. Son buluşlar, omega-3 takviyelerinin, depresyon ve anksiyete semptomlarını düşürdüğüne işaret etmektedir.
“Son zamanlardaki bulgular, antidepresanlarla bağlantılı ciddi risklerin varlığını haber vermektedir, bizler, günlük diyetlerimizin içerdiği doğal antidepresanlar üzerinde çalışmaya öncelik tanımalıyız – özellikle balık ve deniz ürünlerinde bolca bulunan omega-3 yağ asitlerine…” diyor, New York-Presbiteryan/Weill Cornell DHA Bilgi Merkezi Yöneticisi Dr. Barbara Levine.
Ulusal Sağlık Enstitüsü’nün bir bölümü olan Ulusal Alkol Tüketimi ve Alkolizm Enstitüsü doktorlarından Dr. Joseph R. Hibbeln, omega-3’ün beyindeki serotonin işlevselliğini etkileyebileceğini belirtmektedir. Lancet dergisinde 1998 yılında yayınlanan makalesinde, sağlıklı gönüllüler arasında, DHA’nın düşük plazma konsantrasyonları ile beyin serotonin eksikliği arasındaki ilişkiye değinmiştir.
Tüm bu bulgular, depresyon tedavisinde yüksek dozda balık yağının etkilerini belirleyecek çalışmaların gerektiğini haber veriyordu. Harvard Tıp Okulu’ndan Andrew Stoll ve arkadaşları, en şiddetli depresyon olarak anılan bipolar depresyonla mücadelede, tam olarak bu yaklaşımı kullandılar. Deneyde, bipolar depresyonlu bir grup hastaya her gün 10 gr. uzun zincirli omega-3 yağ asiti içeren ultra rafine balık yağı verilirken, diğer hastalara ise zeytinyağı içeren plasebo verilmiştir.
Dokuz ay sürmesi planlanan deneyin dördüncü ayında; omega-3 kullananlar ile kontrol grubu arasındaki farklılık o kadar büyüktü ki, çalışmayı yürüten uzmanlar deneyi sürdürmenin etik olmayacağına karar vererek, çalışmayı sonlandırdırmışlardır.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.
Harvard University deneyindeki sonuçta tam olarak ne sonuç alındı deneklerden açıklar mısınız?
bu benim ve ödevim için çok açıklayıcı ve yardımcı oldu bu bilgiyi paylaştığınız için hepinize teşekkür ederim 🙂
emdr ve eft teknikleri olumlu sonuçlar veriyor yan etkileride yok deneyin
Evet İbrahim saraçoğlunun kürü Allah’ın izniyle çok faydalı.
Depresyon için ibrahim saraç ın ıspanaklı bir kürü var.Bi denemek lazım.
Arkadaşlar bnd sık sık yutkunma problemi var 2 haftadır da böyle ne yapacagimi şaşırdım artık doktora gitsem bi çözüm bulabilir miyim ya sınırımi bozmaya başladı bu durum
Merhaba arkadaslar. Benim Turkiyeye geldigimden beri gordugum tek bir sorun var o da Turkiyenin asiri hizli ekonomik gelisimi ve altyapisizlik. Yani doktorlar kendi kafalarinda ezbere bildikleri bir seyler var ve hep onlarin uzerinden hareket ediyorlar. Gelisim diye bir sey yok. Bu altyapisizlik da halkin daha cahil oldugu icin bilincsiz itaat ve bilincsiz ve bilincsiz tuketime yol acmis durumda. doktorlarin her dedigine evet deyip devam ediyorlar, doktor da ne dedigini bilmiyor ezbere bildigi birkac sey uzerinden hareket ederek. kusura bakmayin, once bir altyapiya sahip olup da sonra bu kadar gelisseydiniz sizin ve geleceginizin zararina olmazdi…
Merhaba arkadaşlar bende bu belirtilerin hepsi ve daha fazlası doğum sonrası ortyaa çıktı birçok doktoro gitdim anksiyete ve deprosyon dendi cocuğumu emzirdiğim için ilaç kullanamadım bir buçuk sene bu hastalıkla uğraştım cok zor ve ağır günlerdi hergün ve hersaniye nasıl intihar etsem diye düşündüm gözümden yaş dinmedi vs …. ama şu varki sabır umudunu yitirmeme çok önemli birbucuk seninin sonunda eski haytıma ilaçsiz kavuştum son iki yıldırdı cok iyidim fakat 3 ay önce ameliyat oldum ve bu belirtilerin birkaçını tekrar yaşamaya başladım 3 aydır ilaç kullanıyorum ve bana iyi geldiğini düşünüyorum. Eskisi kadar kötü değilim birazda insanın kendi elinde belki ilk rahatsızlığımda tecrübesizdim ama şuan nelerin bana iyi geldiğini biliyorum eğer ben kendim istesem deprosyonunu dibine kadar yaşarım dediğim gibi kendinizi bırakmammak ve umudunuzu kaybetmemek ve başkalarından çare beklememek lazım hiç birşey ve hiçbir kimse insanın kendi özünden önemli değil çünki ben iyi olursam etrafımdakilerde iyi olabilir