Omega-3 balık yağları ilk olarak etilester formunda elde edilir, daha sonra saflaştırılarak trigliserid formuna geçer. Bu formdaki bir Omega-3 balık yağı, etilester formuna göre 3 kat daha etkili olur. Omega-3 normalde bir trigliserit zincirine bağlıdır. Arıtmak ve konsantrasyonu artırmak için etilester zincirine bağlanır. Uygulama tamamlandıktan sonra yeniden doğal hali olan trigliserit formuna döndürülürken %30 civarında kayıp oluşur. Bu da maliyete yansıdığı için genellikle son işlemden kaçınılır ve Omega-3 etilester formunda satışa sunulur. Etilester vücudun doğal yapısına aykırı bir maddedir. Trigliserit yapısındaki Omega-3’ün biyoyararlanım oranı %65’ken etilester formunun biyoyararlanım oranı %21’dir. Krillden elde edilen krill oildeki Omega-3’ün yapısı ise trigliserid değil fosfolipid şeklindedir. Fosfolipid formundaki Omega-3’lerin biyoyararlanımı trigliserid formunda olanlardan daha fazladır. Balık yumurtalarından (havyarından) sağlanan Omega-3’ler de fosfolipid formundadır. Balık yağının omegası suda erimez. Krill ve havyar omegaları ise erir. Bu da krill ve havyar omegalarının bağırsaklardan daha kolay emilebildiğini ve hücrelere daha kolay girebildiği anlamına gelir.
Kullanılan takviyedeki balık yağı miktarı değil içerisindeki Omega-3 miktarı önemlidir. Ürünün etiketinde EPA ve DHA oranı mutlaka belirtilmiş olmalı. EPA ve DHA oranı ne kadar azsa Omega-3 desteğinin kalitesi de o denli düşüktür. Balık yağının toplam miktarında ne kadar EPA ve DHA yağ asitlerinin olduğu önemli. Her doz başına en az 500 mg içeren bir omega 3 takviyesi tercih edilmeli. Omega-3 takviyelerinin içindeki EPA’nın DHA’ya oranı farklılık gösterir. Ama genellikle oran 3’e 2’dir. Bu da 500 mg’lık bir takviyede 300 mg EPA için 200 mg DHA bulunuyor anlamına gelir. Omega-3’den en yüksek yararı elde etmek için Omega 6 içermeyen destekler tercih edilmelidir.
Balık yağlarının çoklu doymamış yağ asitlerinin önemli bir kısmını oluşturan Dha ve Epa oranı balık türü, boyutu, yaşı gibi içsel etkenlerin yanısıra besin bolluğu, avlanma sezonu ve bölgesi gibi dış etkenlere de bağlıdır. Özellikle soğuk sularda yetişen yağlı balıklar Omega-3 bakımından oldukça zengindir. Çünkü Omega-3 yağları balık vücudunu soğuktan koruyan bir antifriz görevi yapar. Balıklar omega-3’ü yağ algler ve planktonlardan sentezler. Omega-3 soğuğa karşı koruyucudur. Bu sebeple en fazla soğuk su balıklarında bulunur. Bitkisel kaynaklı Omega-3’ler ihtiyacı karşılayamadığı için hayvansal kaynaklı Omega-3 destekleri tercih edilmelidir. Bitkisel omega-3’lerden vücudumuz faydalanamaz. Alfa linolenik asidin vücudumuzda DHA ve EPA’ya dönüşmesi gerekir. Dönüşüm oranı ise oldukça yetersiz olup, EPA’da yüzde 5-7’yi, DHA’da yüzde 1-3’ü geçmez.
Omega-3 yağlarını kullanma amacı kalp sağlığı içinse ürünün içeriğinde EPA miktarı fazla olan Omega-3 desteği tercih edilmeli. Omega-3 ürününden beklenti beyine destek olmak, hafızayı güçlendirmek, dikkat ve konsantrasyonu artırmak veya retina için destek olup olup göz sağlığını güçlendirmekse DHA oranı fazla olan Omega-3 desteği kullanılmalı. Özellikle çocuklar ve hamileler için hazırlanan Omega-3 takviyelerinde DHA bulunması gerekir.
Omega-3 yağları hava ile temasta okside olursa yapısı bozulur. Bu yüzden bu yağların içine konulan kapsüllerin hava sızdırmazlık özelliğinin olması gerekir. Cıva, kurşun ve diğer ağır metalleri içermediğine ilişkin IFOS sertifikası olması sahip olması önemlidir. Kullanılacak Omega-3 desteğinin cıva, kurşun ve diğer ağır metalleri içermediğinden emin olmak için ürünün “The International Fish Oil Standards Program – IFOS” (Uluslararası Balık Yağı Standartları’na) uygun olup olmadığına bakılması gerekir. Moleküler damıtım vakumlama sistemiyle yapılan saflaştırma metodudur. İçerikteki metalleri, PCBleri ve diğer toksinleri ayıran ve insan kullanıma uygun hale getiren tek yoldur. Bu uygulama oldukça pahalı bir saflaştırma yöntemidir. Tüm üreticilerinin moleküler damıtım yoluyla üretim yapmaları mümkün değildir.
Denizlerdeki kirlilik nedeniyle balıklarda ağır metal birikimi olmaktadır. Ağır metaller en fazla yağ dokusunda depolanır. Bu yüzden Omega-3 yağlarının güvenliğinden emin olunması gerekir. Soğuk presleme yöntemiyle elde edilen Omega-3 desteği kullanılmalı. Serbest yağ asitleri, peroksit, totox ve anisidin değeri gibi testler yağların kimyasal kalitelerini tesbit etmede sıklıkla kullanılan yöntemlerdir. Balık yağlarının anisidin değerinin 20’nin, totox değerinin ise 26’nın atında olması gerekir. Yüksek doymamışlık derecelerinden dolayı balık yağları oksidasyona karşı oldukça hassastır. Üreticiler genellikle yağın hazırlanması ve depolanması sırasında bu sorundan kaçınmak için oksitlenmeyi engelleyici maddeler kullanmasına rağmen bazı oksidize bileşenlerin bu ürünlerde bulunduğu görülmüştür. Oksidize yağların bazı hastalıkların oluşumunda rol oynadığı olduğu bilinmektedir. Yeni araştırmalar beslenmeyle birlikte çok düşük seviyede ve düzenli olarak alınan bu oksidize ürünlerin, ateroskleroz ve tromboz gelişimine yol açtığını göstermiştir.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.