Arı Venomu Terapisi, hastalık tedavilerinde canlı arı ya da arı zehri enjeksiyonunun kullanılmasıdır. Arı venomu içeriğinde melittin, adolapin, apamin gibi çeşitli peptitler, mast hücre degranüle peptitleri, enzimler, biyolojik aktif aminolar ve farklı farmasötikal içerikler taşıyan ve peptit olmayan bileşikler mevcuttur.
Arı venomunun ana bileşiği ve aktivite birimi 26-atıklı peptit olan Melittin, antibakteriyel, antiarthritis anti-radyasyon, analjezi ve kalp-damar üzerinde oldukça yüksek ve kapsamlı biyolojik etkiler sergiler. Son yıllarda, AIDS ile ilgili anti-tümör ve anti-virus melittin çalışmaları dikkat çekicidir.
Yakın geçmişte, Washington University School of Medicine, USA’dan bir bilim adamı ekibi, arı venomunda bulunan ve yakındaki hücrelere zarar vermeden HIV’yi yok edebilen bir toksin içeren nano partiküller kullandılar. Araştırmacılar, arı venomunun, vücut hücrelerini olduğu gibi bırakarak virüsü öldürdüğünü keşfettiler. Bu buluş, anti-HIV vajinal jel ve benzeri tedavilerin yolunu açmıştır.
“Umudumuz, AIDS hastalığının yüksek anlamda baş gösterdiği bölgelerde, insanların bu ürünü, ilk enfeksiyonu durdurmak için önleyici bir tedbir olarak kullanabilmesidir.” Diyor açıklamasında, çalışmada yer alan yazarlardan biri olan Joshua Hood.
Araştırmacılardan bir diğeri olan Dr. Samuel A. Wickline işleyişi, “Arı venomu, HIV ve diğer virüsleri çevreleyen koruyucu zarfın üzerinde delikler açabilen melittin adlı güçlü bir toksin içermekte.” sözleriyle açıklıyor.
Joshua L. Hood, arı venomunu diğer anti-HIV ilaçları ile karşılaştırırken, “Anti-HIV ilaçlarının çoğu, virüsün çoğalma yeteneğini baskılar. Ama bu çoğalma karşıtı strateji, öncelikli enfeksiyonu durdurmak adına hiçbir şey yapamaz, ve bu virüsler, ilaçların çevresinde bir şekilde yollar bularak çoğalmaya devam edebilirler. Arı venomu, virüs yapısının önemli bir parçasına saldırabildiği için farklıdır. Melittin, küçük gözenek saldırıları oluşturarak zarfı parçalar ve virüsü çıplak bırakır. “ şelinde konuya açıklık getirmiştir.
Söz konusu nanopartiküller normal hücrelerle karşılaştığında, – ki bu hücreler daha büyüktür – partiküller sadece seker. Diğer taraftan HIV, ki onlar nanopartiküllerden de küçüktür;böylelikle HIV tamponlar arasına yerleşerek arı zehrinin bekliyor olduğu nanopartikülün yüzeyine temas eder.
Nanopartiküllerin üzerindeki melittin, viral zarfla birlikte erir. Melittin, küçük gözenek saldırıları oluşturarak zarfı parçalar ve virüsü çıplak bırakır.
Bu sürecin üstünlüğü, nanopartikülün virüs yapısının önemli bir parçasına saldırıyor olmasıdır. HIV’nin, doğal fiziksel özelliklerine saldırdıklarını söyleyen bilim adamları, aslında teorik olarak HIV’nin buna adapte olamayacağını ekliyorlar. Virüs, koruyucu bir kalkana sahip olmalı, onu saran, çift katlı bir zar…
“HIV’nin özünde bulunan fiziksel içeriğine saldırıyoruz. “ diyor Hood. “Ve, virüsün bu koşula uymasına olanak yok. Virüs, koruyucu bir kalkana sahip olmalı, onu saran, çift katlı bir zar… Eğer, zar yok olursa, virüs de yok olur.”
“Venomun toksini sağlıklı hücrelere saldırmamak üzere yapılandırıldığından, arı venomu partikülleri ile dolu bir vajinal jel, taraflardan birinin HIV olduğu ve bebek sahibi olmak isteyen çiftler için ideal..” diyen rapor, “bu nanopartiküller intravenöz halinde de kullanılabilir ve teoride HIV’yi, kan dolaşımından temizleyebilirler.” diye ekliyor. Bu deneylerde kullandığımız temel parçacık, uzun yıllar önce suni bir kan ürünü olarak keşfedilmişti. Oksijeni iletmek adına pek de başarılı olmasa bile, vücutta güvenli bir şekilde dolaşıyor ve değişik türlerdeki enfeksiyonlarla savaşmaya uyarlanabilecek uygun zemini yaratıyordu. Melitin, çift katlı zarlara rastgele saldırırken, bu konsept sadece HIV için değildir. Hepatit B ve C de dahil olmak üzere, aynı türdeki koruyucu zarfa sahip virüslerde etkilidir.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.