Pankreatik enzimler, proteaz, amilaz ve lipazların da dahil olduğu hayvan enzimleridir. Pankreatik enzimler, bağırsak ve kanda çalışırlar. Takviye pankreatik enzimler, bağırsaktaki sindirime, orada aktif olarak çalışan vücudun kendi pankreatik enziminin iş yükünü paylaşarak yardımcı olabilirler.
Enzim Tedavisini Savunanların Görüşleri
Enzimler; vücutta bir çok biyolojik reaksiyonu uyaran ve hızlandıran doğal proteinlerdir. İnsan hücreleri normal metabolizma için gerekli olan yaklaşık 10.00 değişik enzimi doğal olarak üretir. Enzim takviyeleri, hayvan organları ve ananas, papaya gibi bazı bitkilerden özütlenirler. En popüler enzim takviyeleri, hayvan pankreasından elde edilen pankreatik enzimlerdir denebilir. Enzim tedavisi, Gerson terapisi, Kelley ve Gonzales programlarının da dahil olduğu bazı metabolik terapileri formlarının bir parçasıdır. Enzim tedavisi, tümör ve kanser hücrelerinin dış kabuklarını eritip, onları sıvı bir lapaya dönüştürerek çalışır.
Belirli proteolitik enzimler (protein öğüten enzimler) kanser hücresinin kalın protein kaplaması ya da dış hücre duvarında sindirilirler. Bu, kanser hücrelerinin kendilerini bağışıklık sisteminden korumak için geliştirdikleri olağanüstü bir tekniktir. Yani kısaca – saklanırlar. Proteinleri öğüten enzimler, bu dış duvarı yiyerek, hücreyi bağışıklık sisteminin NK hücrelerine (lökosit ya da beyaz kan hücreleri) karşı savunmasız bırakırlar. NK hücreleri sonrasında hücreyi tehlikeli ve hatalı olarak tanır ve yoketme yoluna gider.
Çok şaşırtıcıdır ki, enzim kanser terapisi 1900’lerin sonuna; İskoç Biyolog John Beard’ın teorilerine kadar gider. University of Edinburgh’da bir öğretmen olan Beard, sindirim işlevi ve pankreatik enzimlerin, vücudun kansere karşı esas savunmasını oluşturduğunu önermekteydi. Bread, insandaki plasenta hücrelerinin kanser hücreleri gibi görünüp davrandığını bulgulamıştı. Ancak, bebeğin pankreası anne karnındaki 4. aydan itibaren aktive olmaya başlayınca, plasenta saldırıcı tümör benzeri doku gibi büyüyüp davranmayı bırakıyordu. Fetusun, plasentayı kontrol edecek enzimleri üretmeye başladığı; ve bu üretim olmaz ise, plasentanın büyüyüp sonunda anne ve bebeği öldürebileceği hipotezini ortaya koydu.
Bread, bu çalışmayı bir başka seviyeye çıkardı ve, vücuttaki tüm tümörlerin düzgün kontrolden yoksun bırakılmış hatalı plasenta hücrelerinden ortaya çıktığına inanmaya başladı. Bu hücreler, erkek ve kadınlardaki erken embriyotik aşamalardan kalmış yetişkinlik dönemi boyunca dolaşımda olan pankreatik enzimler tarafından kontrol altında tutuluyorlardı. Ancak, pankreasın bozulması ve yeterince proteolitik enzim üretememesi halinde, bu hücreler hızla kontrol dışı büyümeye başlayabilirdi. 1911 yılında, Beard “Enzyme Therapy of Cancer” adıyla çalışmasının bir monografını yayınladı. Meslektaşları tarafından alaya alınsa da, çalışmalarına devam etti.. Bugün, histologlar ve moleküler biyologlar, Beard’ın hatalı plasenta hücrelerini her organda tespit etmişlerdir. Ancak, bugün bunlara verilen isim, kök hücreleridir.
Enzimler, ağızda besini sindirmeye başladığında ve midede işlerini sürdürdüklerinde, bitki enzimleri de işe katılarak aktive olurlar. Besin daha sonra, pankreas pankreatik enzimlerinin devreye girerek besinin daha da parçalanacağı ince bağırsağın üst bölümüne giriş yapar. Kalan besin moleküllerinin son parçalanması ince bağırsağın aşağı bölgesinde oluşur. İdeal anlamda, bu enzimler birlikte çalışabilirler, besini sindirir ve besin maddelerini hücre duvarlarına sağlıklarını korumak adına iletebilirler. Enzim terapisinin özü bu olaylar zincirine dayanır.
Pankreatik enzimler, proteaz, amilaz ve lipazların da dahil olduğu hayvan enzimleridir. Pankreatik enzimler, bağırsak ve kanda çalışırlar. Takviye pankreatik enzimler, bağırsaktaki sindirime, orada aktif olarak çalışan vücudun kendi pankreatik enziminin iş yükünü paylaşarak yardımcı olabilirler.
Vücudun kendi pankreatik enzimlerine takviye yaparak çalışan pankreatik enzim tedavisi, bitki enzimleri terapisi gibi, vücut üzerinde; besinleri gerekli madde ve enerjiye çevirebilmek için enzim takviyesi gereksinimi azaltarak sağlığı geliştirir. Pankreatik enzimler, bağışıklık sistemi üzerinde de etkileyici bir role sahiptir. Doğrudan savunma mekanizmalarına yardım ederler, ve bu fonksiyon enzimlerin terapötik güçlerine büyük ölçüde katkıda bulunmaktadır.
Bu tedaviyi savunanlara göre pankreatik enzimler, kanser tedavisine birkaç farklı yoldan yardımcı olurlar. Enzimler, kanser hücrelerinin yüzeylerindeki antijenleri meydana çıkarırlar, böylelikle antijenler, bağışıklık sistemi tarafından yabancı olarak tanınır ve yok edilirler. Yine, bağışıklık sistemi tarafından tespit edilmeyi önlemek için kanserli hücrelerin antijenlerini dolaşıma döktüklerinde, CIC’lerin yok olmasına yardım ederler. Pankreatik enzimler, doğal öldürücü (NK) hücreleri, T-hücrelerini, tümör nekroz faktörünü (anti kanser ajanı), kanser hücrelerine karşı olan tüm toksikleri canlandırırlar.
Dr. Solorzano’ya göre, tümör hücrelerinde bulunan “yapışkan” kaplamayı kaldırarak, enzimler; tümörün vücudun diğer bölgelerine yayılmaları riskini azaltmaktalar. (metastası önlemek gibi). Ve pankreatik enzimler, kanser hücrelerinin bölünme/çoğalma fazlarında, daha tam forme değilken ve yokolmaya elverişliyken, hücrenin içine girerler.
Dr. Kelly, kendi ilerlemiş pankreas kanserini, büyük ölçüde beslenmeye ve büyük dozlardaki pankreatik enzim takviyelerine bağlı olarak tedavi ettiğini açıkladı. “Terminal” dönemdeki hastalarına da bu tedaviyi uygulamaktaydı; ama doğal, toksik olmayan maddelerin kanser tedavisinde etkin bir tedavi yöntemi olduğunu reddeden tıp çevreleri tarafından aforoz edildi.
Dr. Nicholas Gonzales, 1981 yılında, halen Cornell University’de bir tıp öğrencisi iken, Kelly’nin hastaları ile ilgili vaka incelemelerine başlamıştı. Dr. Gonzales, oral yolla sindirilen pankreatik enzimlerin asite dayanıklı olduğunu, ince bağırsak yoluyla intestinal duvarlar tarafından emilerek kan dolaşımına girebileceğini bulmuştu. Sonunda, ilerlemiş kanser hastaları ile kendi uygulamalarına ulaştı. Şimdi, hastalarını, Beard ve Kelley’nin çalışmalarını izleyerek, doğal terapi ve enzimler uygulamakta ve tedavi etmektedir.
Enzim tedavisi, dört bileşenli rejimin tek element halinde tatbik edilmesidir. Bu terapi altındaki hastalar, sadece yüksek dozlardaki enzimleri almakla kalmaz, aynı zamanda, organik, minimal işlenmiş bir diyeti korurlar, yüksek dozlarda vitamin ve mineral kullanır, günlük detoksifikasyon prosedürünü uygularlar. Enzimler doğrudan kansere saldırırken, vitamin terapisi ve diyet değişikliği, hastanın sisteminin güçlenmesine neden olur. Kahve lavmanı gibi detoksifikasyon rutinleri, süreçte karaciğerde biriken atık maddelerin temizlenmesine yarar. A vitamini, lizozomlarda (hücre içi sindirim sistemi bileşikleri) yer alan enzimleri salıverir, ve genellikle pankreatik enzimle birlikte verilirler. Almanya’da, pankreatik enzim solüsyonları erimelerini sağlamak için doğrudan tümörlere enjekte edilirler.
Karşı Görüş
Eldeki bilimsel kanıtlar, enzim takviyelerinin kanser tedavisinde etkili olduğu iddialarını desteklememektedir. National Cancer Institute, pankreas kanseri tedavisinde Gonzales rejimini değerlendirmek için randomize bir klinik deneyi finanse etmiştir. Ancak, deneyin sonuçları hakem gözlemli bir tıp bülteninde yayınlanmış değildir. (American Cancer Society)
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.
Cok aciklayici bilgiler tesekkür ederim size benim pankreas ile problemim var onun icin okudum baya bilgi edindim emeginize saglik