Sağlık Depresyon Tedavisi Seçenekleri. Sarı Kantaron: Hafif ve orta derece depresyonlar için etkili olan sarı kantaron bitkisel antidepresan ilaçtır. Depresyona iyi gelen bitkiler arasında önemli bir yere sahip olan sarı kantaron Avrupa ve Amerikada hafif ve orta derece depresyonlara karşı sıkça kullanılmaktadır.
Bu bitkiyle ilgili yapılan deneylerde hastaların uyku sorunlarının, karamsar ruh halinin, korkuların ve yorgunluk, bitkinlik gibi belirtilerinin düzeldiği tespit edilmiştir.
Tıbbi adı hypericum perforatum olan sarı kantaron otunun içeriğindeki hypericin adlı etken madde depresyona karşı etkilidir. Serotonin miktarını artırıcı etkisi vardır.
Sarı kantaron uyku düzensizlikleri ve uyku haline geçememe durumlarında da kullanılabilecek bir bitkidir.
Korku, kaygı, umutsuzluk ve çaresizlik gibi belirtilerin düzelmesine yardım eder.
Salzburg Üniversitesince yapılan bir araştırma sonucuna göre sarı kantaron plasebo’dan %250 oranında daha etkilidir.
Sarı kantaronla ilgili Almanya’da yapılan bir araştırmada bu bitkiyi 4 hafta kullanan hastaların %80 inde iyileşme ya da hastalığın belirtilerinden kurtulma olduğu görülmüştür.
Alman Sağlık Bakanlığının bitkisel preparatların hazırlanması ve ruhsatlandırılmasından sorumlu E Komisyonu sarı kantaron bitkisinin depresyonda kullanılmasına onay vermiştir.
Bu bitki depresyona bağlı uyku bozukluklarında ve depresyona bağlı anksiyete durumlarında da yararlıdır.
Sarı kantaron bitkisi diğer sentetik ilaçlardan daha güvenli ve daha hafif yan etkilere sahiptir. Bağımlılık yapıcı özelliği yoktur. Kullanım süresi bakımından sınırlama yoktur.
Etkisi 3-5 hafta sonra görülür. Sarı kantaron St. John’s wort adıyla eczanelerde satılmaktadır.
Tedavi amaçlı olarak standardize preparatlar kullanılması gerekir. Sarıkantaron çay olarak da kullanılmakla beraber çayının etkisi yetersizdir.
Sarı kantaron diğer sentetik ilaçlarla birlikte kullanılmamalıdır.
Bitkisel ilaçlar hafif ve orta derecede depresyon ve de intihar eğilimi gibi ağır bulguların olmadığı durumlarda kullanılır.
Triptofan: Vücudun kendi kendine üretemediği temel amino asitlerden biridir. Aminoasit Triptofanı serotonin ve melatonin gibi sinir ileticileri için önemlidir. Triptofan hem serotonin ve hem de melatonin üretiminde önemli bir rol oynar. Bu taşıyıcılar vücudda gerekli oranda bulunmadığı takdirde beyin fonksiyonlarını doğru olarak yerine getiremez.
Ruhsal durum düzenlemesi ve uyku için temel gereksinim olan serotonin aynı zamanda sinir uyarılarını beyinden aktarır. Gerekli miktarda serotonin olmaksızın bir kişinin maruz kalacağı depresyon ve uykusuzluk şikâyetleri artar.
Yapılan araştırmalar, aminoasit triptofan seviyesi az olan kişilerde depresyonun ortaya çıktığını göstermektedir. Triptofanla beyindeki serotonin ve melatonin seviyelerinin arttırılarak depresyonun azaltılması amaçlanır.
Eczanelerde 5-HTP olarak Triptofanın ikincil ürünü satılmaktadır.
SAMe : SAMe (S-Adenosylmethionine), her hücrenin ürettiği doğal bir maddedir. Özellikle adenosin trifosfat (ATP) ve metionin bir araya geldiğinde üretilmiş olur. SAMe takviyesi Avrupa’da reçeteli olarak depresyon tedavisinde kullanılmaktadır. SAMe, insanın ruh halini yükselten nörotransmitter olan serotoninin etkinliğini geliştirebilecek içeriğe sahiptir. SAMe’nin anti-depresan etkisi ilk kez 1973 yılında İtalya’da; bilim adamlarının onu şizofrenik hastalar üzerinde denerlerken, birçok hastanın daha az deprese olduklarını farketmeleri sonucu ortaya çıkmıştır. Daha sonra yapılan araştırmalar SAMe’nin serotonin, dopamin ve fosfatit seviyesini yükseltiği, serotonin ve dopamin reseptör bağlayıcılarını geliştirdiğini göstermiştir.
Clinical Psychopharmacology Unit’teki bir çalışmada, majör depresyonu olan ve anti-depresan ilaçlara yanıt vermeyen 20 hastanın katıldığı bir deneyle SAMe’nin etkisi test edildi. Etkileyici bir şekilde, oral şekilde SAMe alan grubun tamamında büyük oranda bir ilerleme gözlendi. 11 hastanın 7’si tam anlamıyla anti-depresan karşılığı almıştı. 2009 “Journal of Clinical Psychiatry” da, majör depresyon vakalarında damardan enjekte edilen SAMe’in diğer anti-depresan ilaçlar kadar etkili olduğu ve plasebodan daha etkili olduğu belirtilmiştir.
Başka bir çalışmada araştırmacılar, Levodop alan 21 parkinson hastası üzerinde SAMe’nin depresyona yönelik etkisini görmek için bir deney yaptılar. Her hasta 30 gün boyunca oral ve enjeksiyon SAMe kombinasyonu veya plasebo aldılar. Bunu 30 günlük nöbetleşe bir terapi daha takip etti. Parkinsonun diğer belirtilerinde bir değişim olmamakla birlikte, 2 hafta sonra SAMe alanların %72’si depresyonlarında düzelme olduğunu hissetmişlerlerdir.
Omega 3 Yağ Asidi: Omega-3 vücud tarafından bütün hücrelerin temel yapı taşı olarak kullanılan temel bir yağ asididir.
Omega 3 sağlıklı nöral yolları oluşturmak için temel teşkil ettiğinden dolayı faydaları özellikle nörolojik ve psikolojik rahatsızlıklarda hissedilir. Eğer vücud yeterli omega 3 ‘e sahip değilse, beyinden vücudun diğer yanlarına mesajları iletecek kolları başka bir yağ asidinden kuracaktır (omega 6 ile)
Araştırmacılar omega 6 dan kurulan sinir hücrelerinin omega 3 ile yapılanlardan çok farklı olduğunu tespit ettiler. Bunun sonucu olarak, beyin “ sinyallerini karışık alabilir “, bu da depresyon, bipoler bozukluk ve birçok başka psikolojik sorunlara sebep olur.
Yapılan birçok araştırmalara göre omega-3 yağ asitleri depresyon gelişimini önleyici özellikte ya da depresyon tedavisinde olumlu etkilere sahiptir.
Sağlığın korunması için temel olan omega-3, 6 ve 9 arasındaki dengenin doğru olarak sağlanmasıdır.
Omega-6 bakımından zengin beslenmenin depresyon riskini artırabileceği belirtilmektedir.
Bazı klinik çalışmalarda depresyonlu hastaların dokularında omega-6 seviyesi yüksek çıkmıştır.
Yine yapılan bir araştırma sonucuna göre Omega-3 yağ asitleri depresyon tedavisinde kullanılan ilaçların etkinliğini artırmaktadır. Depresyon ilaçlarının omega-3 ile beraber kullanılması tedaviyi olumlu yönde etkilemiştir.
Inositol
B8 vitamini olarak da bilinen Inositol, vücudun küçük miktarlarda ihtiyaç duyduğu B kompleks vitaminidir. Tüm vücut dokularında bulunur, en yoğun olarak bulunduğu konsantre hali beyin, kalp ve gözün lens tabakasıdır.
Çeşitli araştırmalar, beyindeki düşük inositol seviyesinin depresyon, anksiyete veya panik atak sorunlarını tetiklediğini göstermiştir. İnositol, serotonin ve asetilkolin gibi beyindeki nörotransmiterin çalışması için gereklidir. Serotonin, Obsesif-kompülsif bozuklukla ilişkisi olan bir kimyasaldır. Beth Israel Deaconess Medical Center’e göre, inositol, ruh halini düzenleyen bir nörotransmiter olan serotoninin çalışmasına yardım eder ve depresyon hastalarının omurilik sıvılarındaki inisitol seviyelerinin düşük olma olasılığı yüksektir.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.