Doğal Parkinson Tedavisi ve Parkinsona Ne İyi Gelir? Parkinson Hastalığı, beynin, yürüme, denge gibi hareketlerini kontrol eden bölümündeki değişiklikler nedeniyle, merkezi sinir sisteminde oluşan bir bozukluktur. Nedeni, kimyasal dopamin üreten, beynin substania nigre adı verilen bölümündeki beyin hücrelerinin artan kaybıdır. Hücreler öldükçe, beynin hareketleri koordine ettiği bölgesi olan striatum bölgesine daha az miktarlarda dopamin üretilerek transfer edilir. Nöronlar ölüp de dopamin düzeyleri düştükçe, hastalığın semptomları gelişme gösterir. Araştırmalar, parkinson hastalarının, serotonin, noradrenalin ve asetilkolin kimyasalları düzeylerinde de düşüşler olduğunu kaydetmiştir.
Parkinson tedavisi ile ilgili bazı araştırmalar;
Glutatyon
Glutatyon, beyindeki güçlü antioksidanlardan biridir ve glutasyon kaybı, parkinson hastalığında bildirilen en erken değişikliklerden birisidir. Tüm insanlarda, diğer dokular gibi beyin de, sürekli bir biçimde, metabolizmanın negatif yan ürünleri olan ve maksimum sağlık koşulları için ortadan kaldırılması gereken serbest radikaller üretirler. Glutatyonların rolü ise, bu serbest radikalleri ortadan kaldırmak, deyim yerinde ise, bir yangını söndürmektir.
Florida’dan bir nörolog, tedavinin güçlü bir savunucusu Dr. David Perlmutter, belirli bir süre uygulanan 1400 mg. damar içi glutatyonun, parkinson’un semptomlarını azaltabileceğini iddia etmektedir.
Dr. David Perlmutter ile yapılan röportajdan bir bölüm;
Dr Perlmutter: Şimdilerde anlaşıldığı üzere, Parkinson hastalığındaki; ya da diğer nörolojik bozukluklardaki temel patolojik olay, nöronların serbest radikallerce yok edilmesidir, öyleyse, serbest radikallerin önüne geçen her şey, önem taşır. Glutatyonun esas rolü, semptomları engellemek değil ama, serbest radikalleri sınırlayarak, hastalığı yavaşlatmaktır. Glutatyon, semptomlarla ilgili hastalara yardımcı olsun ya da olmasın, bir serbest radikal avcısıdır, o yüzden dikkate alınmak durumundadır.
Terapiyi deneyen insanlarda belirgin düzelmeler görülüyor mu?
Dr. Perlmutter: Evet, %80-90’ı büyük gelişme göstermekte. Mekanizmanın işleme yolunun, belirli reseptörlerin, dopamine olan duyarlılıklarının artması şeklinde olduğu hissediliyor. Glutatyon, dopamin düzeylerini yükseltmiyor, ama beyinde zaten var olan dopaminin daha etkili olmasını sağlıyor. Bu tıpta yeni bir fikir değil. Diyabetik ilaçlar da insülini yükseltmezler, ama reseptörleri insüline yükseltirler. Glutatyon da, sadece dopamine olan duyarlılığı yükseltmekle kalmaz, serotonine karşı da duyarlılığı yükseltir. Bu da bir çok depresyonlu Parkinson hastalarının neden dikkat çekici bir biçimde gelişme gösterdiklerini açıklar.
Hastalar, damar yoluyla değil de, glutatyonu hap olarak alabilirler mi?
Dr. Perlmutter: Glutasyon tedavisi damar içi olmalıdır. Ağızdan alındığında çarçabuk sindirilir, adele içi kullanımların da etkisi çok azdır. Bizim tedavimiz, aynı zamanda, N-Asetil Sistein amino asitini de içerir. Deve dikeni (milk thistle) kullanımının da, vücutta, glutasyonun birikmesine neden olduğu anlaşıldığından, bizim programımızın bir parçası olmuştur.
Standart Glutatyon tedavisini nasıl uyguluyorsunuz?
Dr. Perlmutter: Glutatyonu üç yıldır kullanıyoruz ve boyuna dozajımızı yükseltmekteyiz. Şimdiki standart dozajımız, serum fizyolojik ile karışmış, haftada üç kez, damardan 10 dakika verilen 1400 mg.dır. Yakın zamanda, National Parkinson Foundation bizi ziyaret etti ve çok etkilendi. Uzun ve kısa dönem etkinliği değerlendirmek üzere, geniş bir çift kör çalışma düzenleyecekler.
Koenzim Q10
2002’de gerçekleştiren parkinson hastalığı çalışmasında, Yale araştırmacıları, 18-88 yaş arası deneklerin, dopamin transferi niteliklerinden birini değerlendirdiler. Parkinson hastalığının, beyin dejenerasyonu karakteristik göstergesi olan striatal dopamin taşıyıcılarının, yaşlandıkça azaldığına tanık oldular. Bu parkinson hastalığı belirteçlerinin sayısı, çalışmadaki en yaşlı denek ile en genç arasındaki karşılaştırmada, %46 oranında azalmıştı. Yaşamın her on yılı için azalma %6.6 oranında seyrediyordu. Bu normal dopamin taşıyıcılarının eksilmesi parkinson hastalarında, daha hızlı bir şekilde nüksetmekteydi. Bazı araştırmacılar, parkinson hastalığındaki yaşa bağlı faktörün, yaşa bağlı Koenzim Q10’un bilinen azalması mı, yoksa tam tersi; bazı kişilerdeki azalmış KoQ 10 düzeylerinin mi hastalığa neden olduğunu araştırmaktadırlar. “Neuroscience Letters“ dergisinde, Aralık 2008 tarihinde yayınlanan çalışma sonuçları, bir parkinson hastasının beyninde, koenzim Q10 eksikliği olduğunu, ve bu eksikliğin hastalığın gelişmesi ile ilişkili olabileceğini gösteriyordu.
National Institutes of Health’den Dr. Shults ve arkadaşları, 5 yıldan daha fazladır teşhis konmuş 100 hasta üzerinde, çok merkezli bir klinik deney sergilediler. Çalışmaya katılan tüm hastalarda titreme, hareketlerde yavaşlılık ve katılık vardı. 16 aylık süreç içinde, 1 aydan dört aya kadar klinik olarak değerlendirilen hastalara; günlük 300 mg, 600 mg, 1200 mg. olmak üzere 3 ayrı dozda, koenzim Q10 verilmişti. Çalışmanın sonunda, koenzim Q10; hastalığın erken dönemlerinde verildiğinde, parkinson’un gelişmesini yavaşlatıyor olduğu gözlemlenmişti.
Linus Pauling Institute’nun belirttiğine göre, belirli durumlar altında, günlük 3000 mg.a varan dozlar kullanılabilir. The University of Maryland Medical Center ise, 300 mg – 2400 mg günlük dozların parkinson’un sürecini yavaşlattığı yönünde bilgiler vermiştir.
Omega-3
Louisiana State University Health Sciences Center’da, Nisan 2009’da yürütülen bir çalışma, omega-3 yağ asitlerinin, beyinde toksin üretme riski taşıyan proteinlerin mutasyonuna engel olabileceğini bulmuştur. Amerikalı araştırmacılar, omega-3 yağ asitlerinin, beyin hücrelerini, parkinson hastalığı gen mutasyonundan bir proteinin yanlış katlanmasından koruyor olduğunu söylemişlerdir. Edinilen bulgular, New Orleans’da, American Society for Nutrition, Experimental Biology, 2009 yıllık toplantısında sunulmuştu.
Université Laval araştırmacılarına göre, omega-3 yağ asitleri, beyni parkinson hastalığına karşı korumaktadır. Frederic Calon ve Francesca Cicchetti tarafından uygulanan çalışma, omega-3 yağ asitleri bakımından zengin bir diyetin, parkinson hastalığına karşı olan koruyucu etkisini gösteren ilk çalışma olmuştur. Bu araştırma, the Federation of American Societies for Experimental Biology Dergisinin çevrimiçi yayınında yer almıştı.
“European Journal of Pharmacology” de Aralık 2010 tarihinde yayınlanan araştırma bulguları, omega-3 yağ asitlerinin sinir koruyucu etkiler taşıdığını ve parkinson hastalığında, mütevazı yararlı etkiler taşıyabileceğini gösteriyordu.
Resveratrol
Avrupa Farmakoloji dergisinin Aralık 2008 sayısında yayınlanan bir çalışmaya göre, resveratrol, önemli enflamatuar karşıtı etkilere sahiptir ve hayvan modelleri üzerinde, parkinson hastalığı ile ilgili nöroprotektif aktivite gösterir. Beyin Araştırmaları Dergisi’nde Nisan 2010’da yayınlanan hayvanlar üzerindeki bir başka çalışmaya göre, resveratrol, sinir hücrelerindeki serbest radikaller aracılığı ile oluşan hasarları önleyebileceğinden, hastalık ile ilişkili histopatolojik değişiklikleri de önleyecektir.
CDP-kolin
CDP-kolin, B vitamini kolin’in bir formudur. Vücut tarafından, hücre zarları ve nörotransmiter acetilkolin yapmakta kullanılır.
74 parkinson hastasının katıldığı 4 haftalık tek kör çalışmada, araştırmacılar, CDP-kolin’in ağızdan kullanımının, levedopanın daha etkili olmasına yardımcı olup olamayacağını testettiler. Araştırmacılar, katılımcıları iki gruba ayırdı: gruplardan biri kendi her zamanki levodopa dozunu, ne kadar doz aldıklarını bilmeden kullandı, diğeri ise, yine ne kadar kullandığını bilmeden, her zamanki dozun yarısını aldı. Tüm katılımcılar günde 3 kez oral yolla 400 mg CDP-kolin aldılar. Katılımcıların %50’si normal dozlarının sadece yarısını alsa da, iki grup da, parkinson hastalığı semptomlarının şiddetini değerlendirmek üzere tasarlanmış testte, eşit oranda başarı gösterdi.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.
Babama parkinson teshisi koyuldu, en buyuk sorunu yuruyesinde yasiyor, ne tavsiye edersiniz?
parkinsonda hücre beslenmesi yapıyoruz.e-mail ile ulaşabilirler ilgilenenler.
Parkinson hastalarının günde bir tabak yoğurtsuz zeytinyağlı BAKLA yemeleri dopamin almalarını sağlar şimdi tam da baklanın zamanı 250 gram bakla yemelerini tavsiye ederim birkaç yıl önce Yener Süsoy un Durul GENCE ile yaptığı bir röportajda okumuştum baklanın faydalarını hatta Durul Gence BAKLAYI YİYİNCE KEKLİK GİBİ SEKİYORUM diyordu hiçbir sakıncası yok deneyin görün