Resveratrol Nedir ve Ne İşe Yarar? Kırmızı üzümün kabuğu ve çekirdeğinde bulunan resveratrol kırmızı üzümün antioksidan etkisini sağlayan bir maddedir. Bitkiler, resveratrolü doğal koşullar tarafından stres altına alındıkları zaman üretirler.
Resveratrol ilk kez geleneksel Japon tıbbında uzun sürelerce kullanılmış polyganum cuspidatum köklerinden izole edilmiştir. 1992’de resveratrol’ün şarapta bulunan biyolojik aktif bir bileşik olduğu tespit edilmiştir.
Antioksidan polifenol olan resveratrol maddesi en çok siyah üzümün kabuğunda bulunur. Siyah üzümün aşırı soğuk ve sıcağa, mantar enfeksiyonlarına ya da kanser yapıcı diğer faktörlere karşı ürettiği bir maddedir. Güneşle, soğukla, virüs ve mantarlarla mücadele ederek büyüyen üzümlerin kabuk, yaprak ve gövdelerinde daha yüksek oranda resveratrol bulunur.
Resveratrol Faydaları
• Wisconsin Üniversitesince yapılan araştırmada resveratrolle beslenen farelerin yaşlanmayla ilgili genetik aktivitelerinde değişim yaşandığı tespit edilmiştir. Araştırmacılar resveratrol’ün kalp fonksiyonlarında yavaşlamayı büyük oranda durdurduğunu ifade etmişlerdir.
• Harvard Tıp Fakültesi ve Amerikan Ulusal Yaşlanma Enstitüsü tarafından yapılan çalışmada, obezleştirilen denek farelerine resveratrol içeren kırmızı şarap özütü verildiğinde organlarının kendini yenilediği, glüko ve kalori yakımının düştüğü, ölüm oranının %31 azaldığı ve yaşam sürelerinin uzadığı görülmüştür.
• Fareler, obeziteye karşın beklenenden daha fazla yaşarken, şarap özütü verilmeyen fareler ise beklenen sürede ölmüştür. Kırmızı şarap özütü alan farelerin organlarında obezliğe bağlı komplikasyonların düzelmesi ve resveratrolle beslenmiş yaşlı ve şişman farelerin genç ve sağlıklı fareler gibi aktif ve canlı olmaları ise araştırmacılar tarafından şaşırtıcı olarak değerlendirilmiştir.
• Diğer araştırmalar resveratrolün maya ve balıkların ömrünü %60, sineklerin ömrünü ise %30 artırdığını göstermiştir.
• Araştırmacılar ayrıca, resveratrolün uzun yaşamla ilişkilendirilen SIRT1 genini canlandırdığını düşünüyorlar. Resveratrolün, hücrelerin enerji santralleri olan mitokondriyadaki aktiviteyi artırarak, hücrenin yenilenmesini tetiklediğini belirtiyorlar.
Kardiyovasküler
Kalp, beyin ve kaslar üzerinde denenen resveratrol en iyi sonucu kalpte vermiştir. Bir çok çalışma, resveratrol’ün koroner kalp yetmezliği riskini azaltabileceğine işaret etmektedir. Araştırmalar, resveratrol’ün antioksidan özellikler taşıdığını göstermiştir ve yüksek oranda hidrofilik ve lipofilik özellikleri yüzünden, C ve E vitaminleri gibi iyi bilinen antioksidanlardan daha etkili koruma sağlayabileceği ifade ediliyor. Resveratrol üzerindeki çalışmalarda görülen azalan trombosit kümeleşmesi, damar sertliğine karşı korunma sağlayabilir.
Wisconsin Üniversitesi’nden Prof. John Folts günde bir bardak üzüm suyu içilmesinin tromboz ve beyin enfarktüsü riskini azaltacağını belirtmektedir. Prof. John Folts’a göre siyah üzüm suyu, damar tıkanıklığını %75 oranında yavaşlatıcı etkiye sahiptir.
Antienflamatuar
Enflamatuar süreci, artrit, kalp hastalıkları ve kanser gibi bir çok kronik hastalığın doğasında mevcuttur. Resveratrol, prostaglantin üretimi ve siklooksijenaz-2 aktivitesini COX-1 baskılamak suretiyle, enflamasyonu düşürücü etki göstermektedir.
Resveratrol’ün enflamatuar karşıtı etkileri, ilk kez 1997’de, ana faaliyeti COX-1 baskılama aktivitesine dayalı bir hayvan modeli üzerindeki çalışmadan sonra tespit edilmiştir.
Daha sonra, New York’daki Cornell Tıp Okulu’ndaki araştırmacıların önderliğinde, resveratrol’ün COX-2 üzerindeki durdurucu etkileri ortaya çıkarıldı. Bu çalışmada, araştırmacılar, insan meme ve oral epitel hücrelerini, COX-2 ekspresyonuna neden olan ve prostaglandin E2 üreten forbol esterlere maruz bıraktılar. Saf resveratol ilavesi, COX-2 mRNA ve protein’in çoğalmasını tersine çevirerek, bunların etkilerini durdurdu. Ek olarak gen ekspresyonunu değiştirerek, resveratrol’un COX-2 aktivitesini direkt olarak baskıladığını buldular.
Araştırmalar resveratrol’ün eklem iltihabına karşı yararlı olabileceğini göstermektedir. Glasgow Üniversitesinde yapılan araştırmaya göre resveratrol, iltihaplanmaya karşı önemli rol oynayan iki protein üzerinde de etkili olmaktadır. 20 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada; 6 hafta boyunca günde 40 mg resveratrol alımının, kan damarlarındaki iltihaplanmayı arttırıcı etkisi olan birçok maddeyi yok ettiğini göstermiştir.
Parkinson ve Alzheimer
Avrupa Farmakoloji dergisi Aralık 2008 sayısında yayınlanan bir çalışmaya göre, resveratrol, önemli enflamatuar karşıtı aktivitelere sahiptir ve hayvan modelleri üzerinde, Parkinson Hastalığı ile ilgili nöroprotektif etkiler gösterir.
Beyin Araştırmaları Dergisi’nde Nisan 2010’da yayınlanan hayvanlar üzerindeki bir çalışmaya göre, resveratrol, sinir hücrelerindeki serbest radikaller aracılığı ile oluşan hasarları önleyebileceğinden, Parkinson Hastalığı ile ilişkili histopatolojik değişiklikleri de önleyecektir.
Hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar resveratrol’ün sinirleri koruyucu ve beyin fonksiyonları üzerinde etkili olabileceğini göstermektedir. İnsanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, resveratrol alımından kısa bir süre (45 – 90 dakika) sonra yapılan incelemede beyin damarlarındaki kan akımının hızlandığı tespit edilmiştir.
New York Bilimler Akademisi Yıllığı, Mayıs 2003 çalışması, resveratrol’ün, uyarıldığında, nöronlar üzerinde koruyucu etkiye sahip bir enzim olan heme oksijenazın aktivitesini çoğaltabileceğini rapor etmiştir.
Resveratrol ve Kanser
Araştırmacılar resveratrol molekülünün, normal hücreyi kanserli hücreden ayıran nadir maddelerden biri olduğunu ifade ediyorlar.
Resveratrol, serbest radikallere karşı mücadele eden sistemleri harekete geçirerek vücudu korur. Kanser hücrelerinin çoğalmasını tetikleyen metabolik olayları engeller. Resveratrol bazı genlerin farklılaşarak tehlikeli hale gelmesine yol açan aryl hydrokarbon resptörünün antagonistidir.
Resveratrol’ün, göğüs, prostat, mide, kolon, pankreas ve tiroid de dahil olmak üzere, insan kanser hücre dizilerindeki proliferasyonu inhibe ettiği görülmüştür. Resveratrol, sağlıklı hücrelere karşı toksik olmamasına rağmen, özellikle kanser hücrelerini hedef alıp öldürme yeteneğine sahip olduğundan, kanserli hücrelerin yayılmalarına engel olur. Resveratrol, karkinogenez sürecinde, 3 safhada etkili olarak çalışır: başlangıç-ilerleme, anjiyogenez ve metastas’ın son adımlarının baskılanması. Resveratrolun kanser karşıtı özellikleri, geniş çeşitteki insan tümör hücrelerindeki proliferasyonu, in vitro, baskılama yeteneği ile desteklenmiştir.
‘Blood’ adlı derginin Mart 2007 sayısındaki bir makalede, araştırmacılar, insan multiple myeloma hücre dizininde, resveratrolün programlanmış hücre ölümünü teşvik ettiğini ifade etmişlerdir.
Bir çalışma, sadece 4 günlük resveratrol tedavisi ile prostat kanser hücrelerindeki PSA (prostat spesifik antijen) düzeylerinin %80 oranında düştüğünü göstermiştir. Ek olarak, resveratrolun çoklu prostat kanseri etkileri mevcuttur: hormon-pozitif ve negatif kanserlerin büyümesini durdurur; çoklu mekanizmalar ile birlikte çalışarak kanser hücrelerinin bölünmelerini önler; kanserin erken ve geç dönemlerinde etkilidir; DNA’yı hasarlardan korur, metastası inhibe edebilir. Virginia Bioinformatik Enstitüsü araştıma grubuna göre, resveratrol prostat kanser hücrelerinin büyümesini durdurabilir ve onları öldürebilir de. ‘PloS One’ Aralık 2010’da yayınlanan çalışmaya göre, FOXO adındaki belirli bir protein, resveratrolun kanserli hücreleri öldürerek prostat kanserinin sürecini durdurmadaki biyolojik etkisine, yakından bağlıydı.
NewYork Tıp Okulu’nda in vitro uygulanan ve de ‘Carcinogenesis’ Ocak 2011’de yayınlanan bir başka çalışmaya göre, resveratrolun trisetil-resveratrol ve trimetoksi-resveratrol olmak üzere iki ilişkili bileşiği yine etkin olarak prostat kanserini her düzeyinde baskılayabiliyordu.
Araştırmalar, resveratrolun sadece kanseri önlemediği, ayrıca kanser için ilave bir terapi sunduğunu göstermiştir. Çünkü resveratrol, kanserin belirli düzeylerini yavaşlattığını hatta durdurduğunu göstermiştir. Resveratrol, bir çok değişik yolla kanseri durdurur: ostrojen ve androjen alımını bloke edebilir (kanser hücreleri ostrojen reseptörü, pozitif ya da negatif olabilir); gen ekspresyonunu değiştirebilir; deasetilasyon yoluyla kanser hücrelerinin ölümüne yol açabilir. Avusturya’da, ayrıntılı çalışmalar, resveratrolun kanser hücrelerinin metastas kabiliyetini %30-71 oranında bloke ettiğini göstermiştir.
Virginia Üniversitesi’ndeki biyokimyacılar, resveratrol ve NF-kB aktivasyonu ilişkisini araştırdılar. NF-kappa B ya da NF-kB proteininin aktivasyonu akciğer kanseri de dahil, birçok insan kanser tiplerinin gelişmesine katkı sağlıyordu. Resveratrol, NF-kB etkinliğini bozuyor, hücre ölümü sinyalizasyonunu ya da apoptosisi destekliyordu.
In vivo deneylerde resveratrolun, tümör hücre apoptosuna neden olarak göğüs kanser hücrelerini de öldürebileceği, ‘Molecular Nutrition & Food Research‘ Mayıs 2005 sayında yayınlandı.
Kanser kök hücresi büyümesinin resveratrol tarafından önemli ölçüde baskılandığı, ‘Breast Cancer Research and Treatment’ Aralık 2010 sayısında yayınlanmıştır.
Ohio Lerner Araştırma Enstitüsü Profesörü Charis Eng, resveratrolün, kanser tedavisinde kullanılan rapamisin adlı ilaca direnç gösteren kanserli hücrelerle mücadele ettiğini açıklamıştır.
Michigan John D. Dingell VA Medical Center’daki araştırmacılar, 2009 yılında, kolon hücre kültürleri; resveratrol ve zerdeçalda bulunan kurkumin kombinasyonu ile tedavi edildiklerinde, sadece resveratrol tedavisinden daha ciddi bir etkinlik sağladığını tespit etmişlerdir.
Resveratrol’ün lösemi hastalarında etkili olduğuna ilişkin bir çalışma 33. Ulusal Hematoloji Kongresinde ikincilik ödülü almış ve Nature adlı dergide bu maddenin kanser hücrelerine karşı etkili olduğu belirtilmiştir. Ayrıca KML türü kanserli hastalarda çok etkin olan Glivec ilacına direnci olanlarda bile resveratrol’ün etkili olduğu tespit edilmiştir. Bazı bilim adamları, kemoterapiden sonra değerlerinde düşme olan trombosit ve lökositlerin toparlanmasında resveratrol’ün etkili olduğunu gösteren çalışmalar ortaya koymuşlardır.
Michigan Üniversitesi Comprehensive Cancer Center doktorları, resveratrolün moleküler özellikleri ve ameliyatla alınabilen kolorektal kanserlerin erken dönemlerinde hastalık seyri üzerinde çalışmaktadırlar.
Reserveratrol, California’da prostat kanserinde, İngiltere’de bağırsak kanseri ve akciğer hastalıklarında, Kanada’da herpes tedavisinde test ediliyor. Resveratrol’ün anti-aging etkilerini araştıran ekibin başkanı, Harvard Tıp Okulu’ndan David Sinclair, ‘İlacın, üzerinde denendiği her hastalıkta olumlu etkilere sahip olması tesadüf değil’ şeklinde açıklama yapmıştır.
Resveratrol Nerede Bulunur?
Kırmızı üzümün kabuğu, ahududu, dut, erik, yerfıstığı, yabanmersini, kızılcık ve kiraz resveratrol içeren besinlerdir.
Resveratrol Günlük Doz
Resveratrol’ün günlük dozu için belirlenen bir miktar yoktur. Genelikle 100 ila 500 mg dozlar halinde satılmaktadır.
New York Langone Tıp Merkezi tarafından hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar resveratrol’ün 500mg’lık günlük dozunun güvenli ve etkili olabileceğini göstermektedir. Ayrıca çok sayıda sahte ya da yetersiz içeriğe sahip ürün olduğu için güvenilir firmaların sertifikalı organik ürünleri tercih edilmelidir.
Sinerjik Etki
Bir başka güçlü bitkisel gıda kompleksi olan I3C (brokoliden alınmış olan indol-3-carbinol) resveratrol ile mükemmel bir sinerjik ortaklığa girer. İkisinin de, kanserle ilişkili genler ve büyümeyi destekleyici hormonları bloke etmeleri üzerindeki etkileri saptanmıştır. Toksisite olmadan bu etkilerini ortaya koyma yetenekleri, onları prostat kanserinde ve genel anlamda kanseri önlemesi yüzünden, son derece desteklenen bir kombinasyon yapmaktadır.
Resveratrol; quercetin, kurkumin, I3C, cordycep’lerin ham ve fermente edilmiş miselyumları ve modifiye sitrus pektin vb. gibi esansiyel sinerjistler, ko-faktörler ve taşıyıcılar ile birleştiğinde bu kombinasyonun, belki de bugün ulaşılması mümkün olan en iyi kanser önleyici yaklaşım olabileceği araştırmacılar tarafından belirtiliyor.
Resveratrol kapsül olarak alındığında, ilk önce büyük çoğunluğu karaciğere taşınacağı hepatoportal arter yoluyla ince bağırsak tarafından emilecektir. Resveratrol karaciğere ulaştığında, quercetin gibi özel bileşikler tarafından korunmuyorsa, karaciğer tarafından ayrıştırılır. Bu yüzden en iyi emilim için quercetin de mevcut olmalıdır.
Resveratrol, hava ve ışık tarafından aşınmaya karşı çok duyarlıdır. Koyu bir şişede organik alkol içerisinde saklandığında, hava ve ışıktan büyük ölçüde korunur. Kuru toz olarak kapsüle edildiğinde, yoğun havadan korumak için sıkıca paketlenmelidir. Yine, koyu renkte; mor şişelere konur ise, içeriğe zarar verebilen 450-720 nanometre ışıktan %100 koruma sağlar.
Resveratrol Yan Etkileri Var mı?
Kan inceltici ya da diğer reçeteli ilaçlar kullanıyorsanız resveratrol alımından önce doktorunuza danışın. (Sitokrom p450 enzim sistemini etkilediği için sözkonusu enzim sistemiyle metabolize olan sentetik ilaçların seviyelerini artırabilir)
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.
Ne kadar çok umut taciri var
Yorumlarda
Resveretrol bizden alınır şu marka çok iyi
Bitmiyorsunuz.