Dişeti sağlığıyla genel sağlık arasında önemli ilişkili olduğu birçok kez gösterilmiştir. Çalışmalar, diş kaybı olan insanlarda en fazla görülen periodontal hastalıkların uzun ömürlülüğü etkilediğini ortaya koymuştur. Diş hastalıklarının yol açtığı rahatsızlıklar arasında felç, kalp sorunları, diyabet ve hamilelikte düşük kilolu bebekler de bulunuyor. Emory Üniversitesi, Hastalık Kontrol Merkezleri ile bağlantılı olarak yapılan bu çalışmalarından biri, periodontal hastalığı ve diş eti iltihabı olan insanlarda ölüm riskinin % 23 ila % 46 daha fazla olduğunu göstermektedir. Araştırmalara göre, diş eti hastalığı olanların kalp krizi geçirme ihtimali % 25 daha fazladır. Diş etlerinden damarlara ve arterlere uzanan bakteriler pıhtı oluşumuna ve arteriyel iltihaplanmaya yol açar. Harvard Üniversitesi araştırmacıları tarafından kardiyovasküler rahatsızlığı olmayan 41.000 sağlıklı erkek üzerinde yapılan 12 yıllık bir çalışma, periodontal hastalığı olanların daha fazla pıhtıya bağlı inme geçirdiğini göstermiştir. 65 yaş üzeri 4200’den fazla Japon’un katıldığı çalışmada denekler diş ve psikolojik kontrollerden geçirildi ve takma diş kullananların hafıza sorunlarının daha fazla olduğu tesbit edildi. Çalışmayı yürüten Dr. Nozomi Okamoto’ya göre diş kaybına yol açan diş eti hastalıkları beyin de dahil birçok bölgede iltihaba neden oluyor ve Bu yüzden hafıza sorunlarının görülme sıklığı fazlalaşıyor.
• Yeşil Çay
Yeşil çay, kateşinler ve bunların türevleri yönünden zengindir. Yeşil çayda en fazla bulunan kateşin, antioksidan aktivitesinde önemli bir rol oynayan epigallocatechin-3-gallat’dır. Yeşilçayın, kemik erimesini önleyerek, iltihabı düşürerek ve periodontal sorunlarla bağlantılı bazı bakterilerin büyümesini sınırlayarak, periodontal sağlığa yardımcı olduğu düşünülmektedir. Columbia Üniversitesi’nden Alfredo Morabia yeşil çaydaki kateşinlerin diş sağlığı için yeşil çayın sağladığı faydanın nedeni olabileceğini belirtmektedir. Kateşinler, diş çürümesine ve dişeti hastalığına yol açan bakterileri öldürme etkisine sahiptir.
Japonya’daki Ohsaki Cohort 2006 çalışmasının verilerini kullanan kesitsel bir çalışma, günde bir bardak yeşil çay içen erkek ve kadınların diş kaybı için daha düşük bir olasılık oranına sahip olduğunu ortaya koymuştur. Kateşinler, özellikle de epigallokateşin gallat (EGCG), ağız kokusunun önemli nedeni olan methyl mercaptan’ı deodorize (koku giderme) eder. Kaneko ve meslektaşları 1993’de, seyreltik kateşin solüsyonu ile 4 hafta süren bir ağız yıkama uygulamasının periodontal hastalık ile ilişkili ağız kokusunu azalttığını tesbit etmişlerdir. Kateşinler prevotella ve P. gingivalis’e karşı 1 mg / ml konsantrasyonda bakterisidal etkisi göstermiştir. Sonraki çalışmalar, bazı virülans faktörlerinin ve periodontal hastalığın etiyolojik ajanlarının EGCG tarafından nötralize olduğunu göstermiştir. “Journal of Periodontology“da bildirilen bir çalışma, düzenli olarak içilen yeşil çayın, sağlıklı dişler ve diş etlerini desteklemeye yardımcı olduğunu göstermiştir. Araştırmacılar, 49-59 yaş aralığındaki 940 erkeğin periodontal sağlığını incelemiş ve yeşil çay içenlerin daha az yeşil çay içenlere göre daha iyi periodontal sağlığa sahip olduklarını bulmuştur. Hergün içilen bir bardak yeşil çayın periodontal hastalığın üç göstergesinde düşüşe neden olduğu saptanmıştır.
• Aloe Vera
Anti-inflamatuar, anti-bakteriyel, anti-viral ve anti-fungal etkileri nedeniyle aloe vera jeli diş eti sağlığı için önemlidir. “General Dentistry” Mayıs / Haziran 2009 sayısına göre aloe vera diş jeli popüler iki diş macunu ile karşılaştırmış ve aloe jeli bazı durumlarda daha etkili olmak üzere, kavite yol açan organizmaları kontrol eden markalar kadar güçlü olduğu görülmüştür. Ancak tüm aloe vera diş jeli ürünleri gerekli olan aloe vera formunu içermez. Ürünün etkili olabilmesi için bitkideki stabilize jeli içermeli ve belirlenmiş üretim standartlarına göre üretilmiş olmalıdır. Hindistan’ın KD Dental Koleji ve Pradesh Halk Sağlığı Dişhekimliği Bölümü’nün birlikte yaptıkları çalışmada aloe vera’nın ağız sağlığına olan etkisinin test edildi. 300 katılımcının yer aldığı çalışmada 100 kişi ağız gargarası olarak % 100 saf aloe vera suyu, diğer 100 kişi klorheksidin gargara kullanırken ve 100 kişi de plasebo kullandı. Katılımcılar, deneyden önce ve sonra gingival indeks ve plak indeksi için test edildi. Çalışma sonuçları aloe veranın plağı klorheksidin kadar etkili bir şekilde azalttığını ve bu grupların her ikisinin de plasebo grubuna göre plak miktarını anlamlı derecede azalttığını göstermiştir.
• Coenzyme Q10
Coenzyme Q10 vücutta üretildiği gibi et, balık ve kuruyemiş gibi besinlerde de bulunur. Ayrıca takviye olarak da üretilir. Vücudun periodontal dokuları iyileştirme yeteneği kısmen coenzyme Q10’un yeterli miktarına bağlıdır. Araştırmalar, coenzyme Q10 doku eksikliğinin % 25’e yaklaştığında neredeyse her zaman diş eti hastalığının olduğunu ortaya koymuştur. “Proceedings of the National Academy of Sciences” 1971 tarihli sayısında yer alan makaleye göre dişeti hastalığı olan kişilerin diş etlerinden alınan dokularında coenzyme Q10 düzeyinin azaldığı saptanmıştır.
Gingival biyopsiler, periodontal hastalığı olanların % 60 ila % 96’sında coenzyme Q10’un normalin altında doku düzeylerini göstermiştir. Bazı küçük çaplı klinik denemelerde, CoQ10’nun dişeti hastalığının tedavisinde yararlı olabileceğini gösteren bulgulara ulaşılmıştır. Araştırmalar, CoQ10 kullananların daha hızlı doku onarımı ve diş etlerinde düzelme olduğunu göstermiştir. 1994 yılında “Molecular Aspects of Medicine” de bildirilen bir çalışmaya göre, genel tedaviyle birlikte uygulanan coenzyme Q10 jeli periodontal hastalığı olanlarda semptomların azalmasına yardımcı olmuştur. Koenzim Q10’nun indirgenmiş formu olan Ubiquinol, dişeti hastalığında CoQ10 konsantrasyonunu yükselten ve periodontal inflamasyonu etkili bir biçimde baskılayan endojen bir antioksidan görevi görür. Bir çalışmada CoQ10 ve E vitamini kullanımının periodontal doku üzerindeki etkisi test edildi. Plak indeksinin ortalama değeri 1.0’dan 0.36’ya, ortalama hijyen endeksi değeri % 39.51-6.97’ye, gingival indeks değerleri 0.68’den 0.18’e ve sulkus kanama indeksi değerleri 7.26’dan 0.87’ye düştü. Araştırmacı Dr Irfan Mian, genel tedavilerin yanı sıra hastalarında CoQ10 kullanmıştır. 40 hastayı kapsayan çalışmada çinko ve selenyum ile beraber verilen 90 mg CoQ10 6 hafta içinde diş etlerinin sağlığı konusunda belirgin düzelme göstermiştir. CoQ10 tek başına verildiğinde bile benzer sonuçlar alınmıştır.
• Ozonlanmış Zeytinyağı
Diş hekimliğinde ozon uygulaması alternatif bir oral antiseptik olarak önerilmiştir. Diş hekimliğinde Dr. E. A. Fisch, ozonlu suyu kullanan ilk diş hekimi olmuştur. 1931’de, diş tedavisinde ozonlu su kullanmış ve tıpta kullanımına öncülük etmiştir. Ozonlu suyun mantarlara, bakterilere ve virüslere karşı oldukça etkili olduğu gösterilmiştir ve ozonlu yağlar da kullanıma uygundur. Güvenlik yönünden, ağız içi kullanım için ozon gazı önerilmemektedir. Suda çözünmüş ozon gazı ve yağlar diş hekimliğinde kullanılmaktadır. Ozonlu yağlar, bitkisel yağların ozon ve doymamış yağ asitleri arasındaki kimyasal reaksiyondan üretilir. Ozonun, fosfolipitlerin peroksidasyonu yoluyla zarf bütünlüğünün bozulmasına sebep olmasıyla izah edilmiş önemli bir antibakteriyel aktiviteye sahip olduğu tesbit edilmiştir. Oleik asit ve flavonoidler yönünden zengin olan zeytinyağındaki anti-enflamatuar etkiler genellikle dişeti hastalıklarının önemli sebebi olan Streptococcus mutans ve Lactobacillus bakterilerinin üremesini engelleyebilir. Kronik periodontitis’li 20 kişi üzerinde yapılan klinik bir deneme, ozonlanmış zeytinyağı uygulamasının diş etlerinin iltihaplanmasını önlediğini göstermiştir.
Organik sızma zeytinyağı jel haline gelene kadar yavaş yavaş ozonla infüze edilmesiyle ozonlanmış zeytinyağı elde edilir. Bu üretim kullanılan ozonun konsantrasyonuna ve yağın yoğunluğuna bağlı olarak 3 haftadan 3 aya dek sürebilir. Ozon suda çözüldüğünde oldukça kararsız hale gelir ve hızla ayrışır, bu yüzden depolanamaz. Ancak, bir yağla çözüldüğünde senelerce süren bir ömre sahip olur. Ozonlanmış zeytinyağı uygulamasının yeterli ilaç penetrasyonuna, ağız boşluğunda uzun zaman kalmaya ve yüksek etkinliğe sahip olduğu saptanmıştır. Ozonlu yağın kalitesini saptamak için kullanılan temel metotlardan biri peroksit değeridir. Bu, ne kadar aktif oksijenin serbest bırakılabileceğinin bir göstergesidir. Daha yüksek oranda peroksit değeri, ozonlanmış yağın daha güçlü antimikrobiyal aktivite göstermesini sağlar. “Tanta Dental Journal“da bildirilen bir çalışmaya dişeti hastalığı olan 30 kişi katıldı ve her biri standart tedavi alıyordu. Katılımcıların yarısı standart tedavinin yanında ozonlanmış zeytinyağı kullanmaya başladı. Standart tedaviyle birlikte ozonlanmış zeytinyağı uygulayanlar semptomlarda daha uzun süreli düzelme sağladılar. Ozonlu tedavi, kök ölçeklendirme ile birleştirildiğinde 6 aya kadar devamlı iyileşme gösterirken, standart tedavinin sağladığı olumlu etkiler ise bir ay sürdü. Monoterapi olarak ozonlanmış zeytinyağı, herhangi bir yan etki olmaksızın mikrobiyolojik parametrelerde önemli bir iyileşme sağlamıştır. Montevecchi ve meslektaşları ozonlu yağın S. aureus ve periodontal patojen P. gingivalis’e yönelik klorheksidin diglükonat ve povidon-iyodinden daha etkili bir antiseptik olduğunu tesbit etmişlerdir.
• D vitamini
D vitamini eksikliği, periodontitis de dahil pekçok hastalıkta rol oynar. “American Academy of Periodontology” raporlarına göre D vitamini periodontal hastalık riskini ve şiddetini azaltmaya yardım edebilir. D vitamininin yeterli düzeylerde olması inflamasyonu kontrol altında tutmasını sağlar. Diş etlerinde iltihaplanma aşırı artarsa, bağışıklık sisteminin peridontal hastalığa yol açan enfeksiyonlarla mücadele etmesi zorlaşır. Yayınlanmış bir çalışmada, Garcia ve meslektaşları kalsiyum ve D vitamini desteğinin günlük 800-1,000 IU’dan daha fazla dozlarda kullanıldığında periodontal hastalığın şiddetini azaltabileceğini belirtmiştir. “Journal of Clinical and Diagnostic Research” da bildirilen bir çalışmaya göre, D vitamini ve kalsiyum desteği periodontitis belirteçleri üzerinde olumlu etki sağlamıştır. 82 kişinin katıldığı çalışmada hastaların bir bölümüne yalnızca standart tedavi verilirken diğer kısmına standart tedavinin yanında kalsiyum ve D vitamini takviyesi verildi. Üç ay süren tedaviden sonra yapılan incelemelerde her iki grup da tüm parametrelerde önemli gelişmeler gösterdi. D vitamini ve kalsiyum grubu diğer gruba göre GI (Dişeti İndeksi) ve OHI (Ağız Hijyeni İndeksi) gibi parametrelerde daha önemli gelişme gösterdi. Son dönem araştırmalar, D vitamininin dişeti iltihabı ve periodontitis ile bağlantılı inflamasyonu kontrol etmeye yardımcı olabileceğini ortaya koymaktadır. 88 kişinin katıldığı çalışmada hastalar 4 gruba ayrıldı. Birinci grup 2000 IU / gün, ikinci grup 1000 IU / gün, üçüncü grup 500 IU / gün ve dördüncü grup ise plasebo kullandı ve hastalar 3 ay süresince takip edildi. 2.000 IU / gün D vitamini kullananlar diğerlerine göre daha az gingival inflamasyon gösterdi.
• Hyaluronic Acid
Sağlıklı diş eti ve oral mukoza dokusunun önemli bir bileşeni olan hyaluronic acid (Hyaluronan) periodontal hastalıklarda anti-inflamatuar ve anti-bakteriyel aktivite göstermiştir. Doku iyileşme etkisi sebebiyle periodontitis tedavisinde mekanik tedaviye yardımcı olarak kullanılabileceği belirtiliyor. Literatürdeki mevcut kanıtlara göre, mekanik tedaviyle beraber kemoterapötik ajanların kullanımı daha olumlu bir tedavi stratejisi sağladığı kabul edilmektedir. Hyaluronan jeli dişeti kanaması ve iltihap tedavisinde olumlu etkilere sahiptir. Araştırmalar, epitelyal ve lenfosit hücre proliferasyonunda Hyaluronan jeli uygulanmasıyla birlikte anlamlı bir azalmayla beraber gingival ceplerin derinliğinde azalmayı göstermiştir. % 0.2 Hyaluronan içeren jel, plak kaynaklı diş eti iltihabının kontrolünde olumlu etki gösterir. Pistorius ve meslektaşları gingivitis tedavisine yönelik hyaluronic acid spreyi kullanarak gingivitiste anlamlı iyileşme tesbit etmişlerdir. Sapna ve Vandana, hyaluronan jelin, diş eti iltihabının tedavisinde etkili bir topikal ajan olduğunu rapor etmişlerdir.
• Hindistan Cevizi Yağı
Hindistan cevizi yağı, % 45-50 oranında laurik asit içerir. Antimikrobiyal ve anti -inflamatuar etkileri olan Lauric asit diş çürüklerini önlemede ve ağız sağlığı için yararlıdır. Vücud laurik asidi monolaurin adlı bir bileşiğe indirir. Hem laurik asit hem de monolaurin vücuttaki zararlı bakteri ve mantarları öldürücü etkiye sahiptir. Bazı çalışmalar Hindistan cevizi yağının diş eti hastalıklarına karşı mücadele edebileceğini ve dişlerdeki plak birikimini azaltabileceğini ortaya koymuştur. “Nigerian Journal of Medicine” Mart / Nisan 2015 sayısında bildirilen çalışmada, 16 ve 18 yaşları arasındaki 60 katılımcı üzerinde hindistan cevizi yağının etkileri araştırıldı. Modifiye Gingival İndeks ve Sillness ve Loe ile plak indeksi, başlangıçta ve 1. 7. 15 ve 30. günlerde ölçüldü. İndekslerdeki devamlı düşüş, 7. günde saptandı.30 gün sonra ortalama plak skoru % 68 düşerken, ortalama diş eti iltihabı skoru % 56 azaldı.
• C vitamini
C vitamini eksikliği, diş etlerinin iltihaplanması ya da diş eti kanamasına yol açabilir. C vitamini diş etlerini serbest radikallerin sebeb olduğu hasardan korur. C vitamini bağ dokusu kollajeninin önemli bir bileşenidir. Kollajen, diş eti hücrelerini yerinde tutan yapıştırıcıdır. “Journal of Dietary Supplements“in Haziran 2013 sayısında bildirilen bir çalışmaya göre, yeterli miktarda C vitamini almayanlarda periodontal hastalık riski artmaktadır. “Journal of Periodontology“a göre, günlük 60 mg C vitamini alanların, günde 180 mg’dan daha fazla alanlara göre dişeti hastalığı geliştirme riski 1,5 kat daha fazladır. 2005’de “British Dental Journal” da bildirilen bir çalışmada, normal serum C vitamini düzeyine sahip olanlara göre, sigara kullananların düşük serum C vitamini seviyelerine bağlı periodontal hastalık geliştirme riski taşıdıkları belirlenmiştir.
• Üzüm Çekirdeği Ekstresi
Üzüm çekirdeği ektresi, bakterilerin dişeti dokusunda ve dişlerde kolonileşmesini ve yıkıcı enzimlerin saldırganlığını engelleyebilir. 2008’de Fransız bilim adamları, üzüm çekirdeği ekstresinin periodontal hastalıkların kökeninde bulunan iki bakteri türü de dahil olmak üzere (Porphyromonas gingivalis ve Fusobacterium nucleatum) diş eti hastalığından sorumlu bakterilerle mücadeleye yardımcı olan güçlü antioksidanlar içerdiğini tesbit etmişlerdir. Yazar Aurelie Furiga “üzüm çekirdeği ekstresindeki proantosiyanidinler, güçlü antioksidan etkilere sahiptir ve periodontal hastalıkların önlenmesinde potansiyel bir ajan olarak düşünülmelidir” diyor. Buffalo Üniversitesi Periodontal Araştırma Merkezi’nde gerçekleştirilen bir çalışmada araştırmacılar üzüm çekirdeği ekstresi C ve E vitaminleri desteği kullanan sigara içicilerinin dişeti hastalığının tedavisine yanıtlarını artırabildiğini göstermiştir. Çalışmaya, uzun zamandır günde 10 taneden fazla sigara içen dişeti rahatsızlığı olan 75 kişi katıldı. Birinci grup günlük doz olarak 42 mg üzüm çekirdeği ekstresi, 43 IU E vitamini ve 500 mg C vitamini içeren çiğneme tabletleri kullandı. İkinci grup, çift doz üzüm çekirdeği ekstresi ve vitamin olan tabletler kullandı. Üçüncü grup ise plasebo aldı. Altı ay süren çalışmanın sonunda, üzüm çekirdeği ekstresi ve vitamin kullananların plasebo grubuna göre 5 mm’den daha az dişeti ceplerine sahip oldukları tesbit edildi. University of Illinois at Chicago College of Dentistry‘deki çalışmaya göre, üzüm çekirdeği ekstresi, dişin emayesinin altındaki dokuyu güçlendirebilir ve dolgularının ömrünü artırabilir. Bazı Araştırmacılara göre, diş çürüğünün önlenmesinde ve diş dolgularının korunmasında üzüm çekirdeği ekstresinin rolünün diş içindeki kendi kendine onarım sürecine olan desteğinden kaynaklanmaktadır. Hasarlı kollajenin oligomerik proantosiyanidinlerin (üzüm çekirdeği ekstresinde yüksek oranda bulunur) varlığında kendini daha hızlı şekilde tamir edebileceği düşünülmektedir.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.