Trombositten zengin plazma anlamına gelen PRP (Platelet Rich Plasma) kişiden alınan venöz kanın steril ortamda standart bir prosedürden geçirilmesi sonrasında elde edilen plazmanın tedavi edilecek bölgeye enjeksiyonla verilmesi yöntemidir. Diğer bir ifadeyle tedavinin esasını hastanın kendi kanından hazırlanan ilaç oluştur. Kanın pıhtılaşmasından sorumlu olan trombositler, aktive edildikleri zaman büyüme faktörleri olarak adlandırılan iyileştirici proteinler salgılayarak olumlu etki gösterir.
PRP Tedavisi Nasıl Yapılır?
Tedavide kullanılan trombositler kişinin kendi kanından alınan örnekten ayrıştırılarak elde edilir ve serum olarak sorunlu bölgeye enjekte edilir. Normal kanın 1 mililitresinde 150.000-400.000 trombosit varken PRP tedavisinde bu sayı 1.000.000’un üzerine çıkar. Santrifüj işleminden sonra kanın trombosit dışındaki hücreleri tüpün dibine çöker ve üzerinde sarı renkli bir plazma sıvısı kalır. Üstte kalan sıvının dip kısmında trombositlerin daha yoğun olduğu bölgeden hermilimetre küpünde yaklaşık 1milyon trombosit hücresi olan plazma, enjeksiyonun uygulanacağı enjektöre çekilir. Enjeksiyon öncesinde bu plazmaya trombositleri aktive edecek ilaç (kalsiyumklorür) eklenir. Kandan PRP elde edilmesi yaklaşık 30 dakika, uygulama işlemi de yine yaklaşık 30 dakika sürer.
Trombositler, kanın pıhtılaşmasında ve doku iyileşmesinde önemli rolü bulunan kan hücreleridir. Önemli protein ürünleri ve bağ dokusu faktörleri içerir. Sorunlu bir bölgeye enjekte edildiğinde, hızla iyileşme sürecini başlatarak doku yenilenmesini uyarırlar. Trombositler sessiz lokal kök hücrelerini aktive ettiği için plazma sıvısı doğal bir ilaç gibi etki gösterir.
PRP tedavisinin etkinliği, trombositlerin yaşama kabiliyetine bağlıdır. PRP’nin hazırlama sürecinde trombositlerin canlılığını sürdürebilmeleri gerekir, çünkü canlılığını kaybeden trombositler aktive edilemez. Ayrıca PRP uygun şekilde hazırlanmazsa, trombositler erken aktive olur ve daha hazırlık aşamasında büyüme faktörleri kaybolabilir.
Hangi Hastalıklarda Kullanılır?
PRP tedavisi önceleri anti-aging’e yönelik kozmetik amaçlı geliştirilmesine karşın, daha sonraları kas-iskelet sistemi hastalıklarındaki olumlu etkisinin fark edilmesiyle bu alanda da kullanılmaya başlanmıştır. Diz kireçlenmeleri, dizde kıkırdak hasarı, kıkırdak aşınmaları, omuz tendon romatizmaları ve yırtıkları, tenisçi dirseği, aşil tendiniti ve sporcularda görülen diğer tendinitlerde de bu tedavi yöntemi uygulanmaktadır.
Yan Etkisi Var mı?
Enjekte edilen karışım, kişinin kendi kanıyla hazırlandığı için alerji riski yok. Sadece uygulama sırasında kızarıklık görülebilir ve bu da birkaç saat sonra tamamen geçer.
Yukarıda yeralan metin haber ve bilgi amaçlı hazırlanmış olup, hekimin uygulayacağı teşhis ve tedavisinin yerine geçmez. Herhangi bir tedavi sürecine başlamadan önce mutlaka sağlık uzmanının görüş ve onayı alınmalıdır.